BAKARA 22 |
الَّذِي
جَعَلَ
لَكُمُ الأَرْضَ
فِرَاشاً
وَالسَّمَاء
بِنَاء وَأَنزَلَ
مِنَ
السَّمَاءِ
مَاءً
فَأَخْرَجَ بِهِ
مِنَ
الثَّمَرَاتِ
رِزْقاً
لَّكُمْ
فَلاَ
تَجْعَلُواْ
لِلّهِ
أَندَاداً
وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ |
22. O ki; yeryüzünü
sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten bir su indirip onunla
sizin için rızık olmak üzere meyveler çıkardı. Artık siz de bildiğiniz halde
Allah'a eşler koşmayınız.
"O ki yeryüzünü
sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı .. " buyruğu ile ilgili
açıklamalarımızı altı (7) başlık halinde ele alacağız:
1- Yaratan Allah:
2- Bazı Yeminler:
3- Gök Bir Tavandır:
4- Gökten inen Rızık:
5- insan Diğer Yaratıklara Muhtaç
Değildir:
6- Allah'a Eş Koşmayın:
7- Kafir ve Münafıkların Bilgisizliği:
1- Yaratan Allah:
"O ki ...
yaptı." Buradaki (...) kelimesinin anlamı, -iki mef'ule geçişli olduğundan
dolayı- ''yaptı, meydanagetirdi" şeklindedir. Bazı yerlerde yarattı
anlamına da gelir. Yüce Allah'ın şu buyruklarında olduğu gibi: "Allah ne
bahire, ne saibe, ne vasile ... kılmıştır (yaratmıştır)" (el-Maide, 103);
"Karanlıkları ve aydınlığı yaratan" (el- Maide, 1)
Bu fiil kimi yerde
"adlandırdı" anlamına gelir. Yüce Allah'ın şu buyruklarında olduğu
gibi: ''Ha, Mim. Apaçık (yol gösteren) kitap hakkı için. Muhakkak Biz onu akıl
edesiniz diye Arapça bir Kuran kıldık." (ez-Zuhruf, 1-3); "Onun
kullarından bazısı O'na bir kısım isnad ettiler. "(ez-Zuhruf, 15);
"Ve onlar Allah'ın kulları olan melekleri de dişiler kıldılar."
(ez-Zuhruf, 19) Yani onlara dişi adları taktılar.
Bu fiil kimi zaman
'almak" anlamına da gelir. Şairin şu sözlerinde olduğu gibi: "Onların
ısırılmaları hoşuma gidiyor
"Onlar öyle bir
ısırıldılar ki onları ısıran azı dişi, eti kemiklerinden ayırıyor." Kimi
zaman bu kelime fazladan da gelebilir. Bir başka şairin şu sözlerinde olduğu
gibi: "İkiyi dört kişi görmeye başladım Biri de iki, yaşlılık beni
yıkınca."
Yüce Allah'ın:
"Karanlıktan ve aydınlığı yarattı" (el-En'am, 1) buyruğunda yer alan
bu kelimenin fazladan geldiği de söylenmiştir. (...) aynı anlamına gelir. Şair
der ki: "Zayıfların işini aşarak; gece boyu yol aldı; Geceyi oldukça eski
(Ad kavminden kalma) derin kuyuya dümdüz sarkıtılan ip gibi kıldı (durmaksızın
yol aldı) "Döşek" demek, yeryüzünü üzerinde yattıkları, karar ve
rahat buldukları yer kıldığı anlamına gelir. Dağlar, sert kayalıklar ve
denizler gibi döşek durumunda olmayan ise, yeryüzünün döşek gibi kullanılan
yerlerinin faydasına var olan bölgelerdir. Çünkü dağlar, kazıklar gibidir. Yüce
Allah'ın şu buyruğunda olduğu gibi: ''Biz yeri bir beşik, dağları da kazıklar
yapmadık mıl" (en-Nebe, 6-7) Denizlerde ise, birçok faydasının yanında
yolculuk yapılır. Yüce Allah'ın şu buyruğunda olduğu gibi: 'Te denizlerde
insanlar için faydalı şeylerle (yüklü) akıp giden gemilerde ... "(el-
Bakara, 164)
2- Bazı Yeminler:
Şafii mezhebi ilim
adamları derler ki: Bir kişi bir döşek üzerinde geceleyin yatıp uyumamak üzere
yemin etse, yahut bir kandilin aydınlığında kalmamak üzere yemin etse ve yerin
üzerinde yatıp uyusa veya güneşin aydınlattığı bir yerde otursa yeminini bozmuş
olmaz. Çünkü örfen kullanılan bu ifadeler (Kur'an-ı Kerim'de kendilerine bu
ismin verilmesine rağmen) bu nesneleri anlatmıyor.
Malikiler ise, bu gibi
hususları da yeminler ile ilgili kabul ettikleri asıl ilkeye göre hükme
bağlamışlardır. Onlara göre yeminlerde kullanılan ifadeler niyete yahut sebebe
veya yeminin hakkında sözkonusu olduğu o döşek ve yaygıya hamledilir
(yorumlanır.) Şayet bunlardan herhangi birisi sözkonusu değilse, o vakit örfe
başvurulur.
3- Gök Bir Tavandır:
"Göğü de bir bina
yaptı." Göğün yeryüzüne göre durumu, ev için tavanın durumu gibidir. Bu
bakımdan buyruğu hak olan Yüce Rabbimiz şöyle buyurmuştur: "Ve Biz
gökyüzünü korunmuş bir tavan yaptık.'' (el-Enbiya, 32)
Üstte kalan ve gölge
yapan herşeye ''sema (gök)" adı verilir. Buna dair açıklamalar daha
önceden geçmişti. Burada yer alan: "Bina" kelimesi üzerinde durak
yapmak bir önceki ayetin sonunda yer alan (...) kelimesi üzerinde durak
yapmaktan daha güzeldir. çünkü Yüce Allah'ın: "O ki yeryüzünü sizin için
bir döşek... " buyruğu Yüce Rabbın bir sıfatıdır.
Mesela "Filan kişi
bir ev yaptı" denilir.(...) tabiride hanımı ile zifafa girdi, demektir. Bu
ifadenin kullanılışının asıl sebebi şu olabilir: Hanımı ile zifafa giren kimse,
gireceği gece hanımı için bir çadır kurardı. O bakımdan (sonraları) hanımı ile
birlikte bulunan herkese: "bina eden" anlamına "bani"
denilirdi. Duvarın bina edilmesi ise, asıl itibariyle iyice sağlamlaşıncaya
kadar kerpiç kerpiç üstüne koymaktır.
4- Gökten inen Rızık:
"Gökten bir su
indirip onunla sizin için rızık olmak üzere meyveler çıkardı. " Ayet -i
kerimede ''meyveler'' anlamındaki (...) kelimesinin tekili (...) dur.
çoğulunun: (...) şeklinde geldiği de söylenmiştir; (...) şeklinde geldiği de,
(...) ve (...) in çoğuludur. Buna dair geniş açıklamalar, Yüce Allah'ın izniyle
En'am suresinde (99. ayet 4. başlıkta) gelecektir. "Kamçının yan taraflarındaki
düğümler" demektir.
Buyruğun anlamı da
şudur: Biz sizin için çeşitli meyvelerden ve türlü türlü bitkilerden size
"rızık" olmak üzere çıkardık. Yani, sizin için yiyecek, hayvanlarınız
için de yem olmak üzere. Nitekim Yüce Allah şu buyruğunda bu hususu şöylece
açıklamaktadır: "Şüphesiz Biz suyu bol bol dökeriz. Sonra da yeri gereği
gibi yararız. Böylece orda taneler bitiririz. üzümler ve sebzeler, zeytinler ve
hurmalar, sık ve bol ağaçlı bahçeler, çeşitli meyve ve otlaklar. Hem sizin
için, hem de davarlarınız için bir fayda olmak üzere. ''(Abese, 25-32)
Rızık ile ilgili
açıklamalar daha önceden yeteri kadar yapılmış bulunmaktadır. Hamd Allah'adır.
Eğer: "Rızk"
kelimesi, mülk edinmekten önce çıkan meyve ve mahsuller hakkında nasıl
kullanılmıştır diye sorulacak olursa, şu şekilde cevap verilir: Çünkü bunlar
mülk edinmeye hazır hale getirilir ve bunlardan yararlanmak mümkündür. Bu
bakımdan bunlar bir rızıktır.
5- insan Diğer
Yaratıklara Muhtaç Değildir:
Bu ayet-i kerime şanı
Yüce Allah'ın insanı bütün yaratıklara muhtaç olmaktan kurtardığının delilidir.
Bu bakımdan Peygamber (s.a.v.) bu hususa işaretle şöyle buyurmuştur:
"Allah'a yemin ederim sizden herhangi bir kimsenin ipini alıp sırtı
üzerinde odun taşıması, ister versin ister vermesin, herhangi bir kimseden
dilenmesinden onun için daha hayırlıdır. '' Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir.
Türlü sanat ve benzeri
meslekler bütünüyle bu odun toplamanın kapsamı içerisine girer. Hırs, emel,
dünya süsüne duyduğu rağbet sebebiyle kendisi gibi bir insana nefsini muhtaç
eden bir kimse, Allah'a eş koşmanın yolunun ağzına gelmiş demektir. Bazı sufi
ilim adamları şöyle demiştir: Yüce Allah bu ayeti kerimede fakrın yolunu
göstermektedir. Bu ise yeri yatılacak, çiğnenecek bir döşek, semayı örtü, suyu
koku, bitkiyi de yiyecek edinmek, dünyada da dünya sebebiyle mahlukattan hiçbir
kimseye ibadet etmemektir. Çünkü şanı Yüce Allah, senin için kaçınılmaz olan
şeyleri başka herhangi bir kimsenin sana minnet etmesine fırsat vermeksizin
vermiş, bağışlamış bulunmaktadır.
Nevf el-Bikall der ki:
Bir gün Ali b. Ebi Talib'in çıktığını ve yıldızlara doğru baktığını gördüm.
Bana şöyle dedi: Ey Nevf! Uyuyor musun uyanık mısın? Ben: Hayır, müminlerin
emiri, uyumuyorum dedim. Şöyle dedi: Dünyaya karşı zahid, ahirete rağbet
duyanlara ne mutlu. İşte onlar yeryüzünü bir yaygı, toprağı yatak, suyunu koku,
Kur'an'ı, duayı büründükleri elbise ve şiarları haline getirmişlerdir. Dünyayı
tıpkı Mesih (as.) gibi reddetmişlerdir. .. dedikten sonra bu haberin geri kalan
kısımlarını da bildirdi. Bunun geri kalan kısımları bu sürede Yüce Allah'ın
"Bana dua ettiğinde dua edenin duasını kabul ederim'' (el-Bakara, 186)
buyruğunu açıklarken -inşaallah- gelecektir.
6- Allah'a Eş Koşmayın:
"Artık siz de
bildiğiniz halde Allah'a eşler koşmayınız" buyruğu bir yasak
bildirmektedir. Ona denk, emsal ve benzer kimseler koşmayınız, demektir. Çoğul
olan bu kelimenin tekili (...) şeklindedir. Muhammed b. es-Semeyka işte bu
şekilde bu kelimeyi tekil olarak (...) şeklinde okumuştur. Şair der ki:
"Allah'a hamd ederiz ve onun eşi yoktur Hayır onun elindedir ve O
dilediğini yapar."
Hassan da şöyle
demiştir: "Sen ona eş (denk) olmadığın halde onu nasıl hicvedersin
İkinizin kötü olanı hayırlı olanınıza feda olsun."
Bu kelimenin mübalağa
ifade eden şekilleri (...) ile (...) şeklinde gelir. Şair Lebid der ki:
"Ta ki Senderi benim dengim olmasın Ve ta ki toplu kimseleri darmadağın
edeyim."
Ebu Ubeyde der ki: (...)
zıtlar demektir. en-Nehhas der ki: "Zıtlar" anlamındaki kelime
birinci mef'ul, "Allah'a" anlamındaki kelime ikinci mef'ul
mahallindedir.
el-Cevheri der ki: (...)
kelimesi, yukarılara doğru yükselen tepe demektir. Bir koku adı olan
"en-nedd", Arapça değildir. Yüzü doğrultusunda kaçıp giden deve
hakkında da bu kelimeden türemiş olan mı kullanılır. Bazıları (bu kökten gelen
kelimeyi bundan dolayı:) O kaçışma günü" (el-Mu'min, 32) şeklinde
okumuşlardır. Bir kimseyi teşhir etmek ve kusurlarını belirtmek için de aynı
kökten olmak üzere (...) ifadesi kullanılır.
7- Kafir ve
Münafıkların Bilgisizliği:
"Artık siz de
bildiğiniz halde" buyruğu mübteda ve haberdir. Cümle hal mahallindedir.
Burada hitap İbn Abbas'tan gelen rivayete göre kafirlerle münafıklaradır.
Daha önce mühür
vurulmak, damgalamak, sağırlık ve körlük gibi buna aykırı niteliklerle onlardan
söz etmişken, burada nasıl olur da onları "bilgi sahibi olmak" ile
nitelendirmektedir? Buna iki türlü cevap verilebilir:
"Siz de bildiğiniz
halde" buyruğu ile Yüce Allah'ın yaratıkları yarattığı, suyu indirdiğine
ve rızık olan mahsulleri yeşerttiğine dair bilgi kastedilmektedir. Onlar, bütün
bu nimetleri kendilerine verenin Allah olduğunu, ortak koştukları kimselerin
olmadığını bilirler.
İkinci cevap: Mana şu
şekilde de olabilir: Sizler düşünüp tetkik ettiğiniz takdirde güç ve imkan
yönüyle O'nun vahdaniyetini bileceksinizdir. İşte bu buyrukta aklın kabul
ettiği delillerin kullanılarak taklidin terkedilmesine, çürütülmesinin
emredildiğine dair delil vardır. İbn Furek der ki: Ayet-i Kerimenin mü'minleri
kapsaması ihtimali de vardır. O vakit anlamı şöyle olur: Ey mü'minler, dini
bırakıp irtidat etmeyin. Allah'ın bir ve tek olduğunu bildikten ve konu ile
ilgili bilgisizliğiniz sona erdikten sonra Allah'a eşler, ortaklar koşmayınız.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN